Hz. Muhammed’in Hayatı

Hz. Muhammed’in hayatı yazılarının güncellenmiş biçimini .pdf dosyası olarak şu bağlantıdan indirebilirsiniz:

hzmh-kapak

***

Bu yazıda size Muhammed Peygamber’in yaşamını anlatmayacağım. Daha önemli bir hizmette bulunacağım. Muhammed Peygamber’in yaşamını anlattığını öne süren kitapları nasıl okumanız ve iyisini, kötüsünü nasıl ayırmanız gerektiği ile ilgili önemli ipuçları vereceğim. Hele ki bu kitapları yazanlar ve önerenler uydurma veya doğrulanmamış rivayetler içeren siyer kitaplarının varlığından söz ediyorlarsa bunları ayıklamak için iki kez çaba göstermeliyiz. Ayıklama ilkelerini aşağıda maddeledim. Dikkatli okuyun, bunları başka yerde göremeyebilirsiniz.

1) Arapların Sözlü Kültürü

Siyer ve hadis kaynaklarının saygınlığını dile getirenlerin kendileri de bilir ve söyler ki, VII. yy. Hicaz’ında kitap kültürü yoktu. Arapların kentlisi de göçebesi de vardı. Göçebe Arapların dili, göçebe Türklerin dili gibi neredeyse bütünüyle sözlüydü. Ticaret yapmalarına yetecek ölçüde okuma-yazma bilmek onlara yeterdi. Bugünün Türkiye’sinden de çok iyi biliyoruz ki okuma-yazma bilmekle okur-yazar olmak veya “kitaplarla arası iyi olmak” birbirinden çok farklı şeyler. Kentli Araplar kitaplara daha yakın olmalı, çünkü kentlerde zanaat ve mühendislik iş kolları vardır. Bu yine de büyük kitaplıkların var olması için, yani Arapların kitapla içli dışlı bir yaşam sürmeleri için yeter neden değil. Kaldı ki Arap şairlerin ve öykü anlatıcılarının ününden söz ederler. Bizdeki Dede Korkut gibi, ezberden anlatırlarmış, dinleyenler de dinleye dinleye ezberlerlermiş.

Biraz dilbilim karıştırmış olanlar bu noktada itiraz edebilirler. Neredeyse bütünüyle sözlü olan bir dil nasıl bu denli karmaşık ve gelişmiş dilbilgisi kurallarına sahip olur? Yanıtı Arapçanın çok eski olmasında. Semitik diller uygar dünyanın en eski dillerinden. Çok eski diller olan Akadca, Babilce ve Asurca da Semitik dil ailesinden. Sümerce munintuma’a sözcüğü aynı Arapçadaki gibi çekilmiş, im kökünden gelen bir fiil. “O (eril), onun (dişil) için uygunlaştırdığında” anlamına geliyor. Bu karmaşık Semitik yapının zamanla önden veya sondan eklemeli dillerden türediği düşünülüyor. Bunun için çok uzun zaman geçmesi gerekiyor ve Arapça buna yetecek denli eski bir dil.

Araplar hiç yazmaz değillerdi. Ancak siyer ve hadis bağlılarının da onayladıkları tarih kitaplarına göre Hicaz kentleri yalnızca Araplardan oluşmuyordu, bir Yahudi azınlık vardı. Yahudiler Araplarla karşılaştırılamayacak denli kitaplarla içli dışlılardı. Çünkü en başta Tevrat o günlerde –abartılı kestirimleri bir yana bırakırsak– en az bin yıllıktı. Bunun yanında İsa’dan hemen sonra yazmaya başladıkları Talmud’ları vardı. Tevrat yaklaşık 600 sayfa, öteki peygamberlerin kitaplarıyla (Neviim + Ketubim) Eski Ahit 1000 sayfayı buluyor. Talmud da en az 20000 sayfa. “Eşek yüküyle” kitapları var anlayacağınız, çok okuyorlar, çok yazıyorlar. Üstelik kendi tarihlerini de oldukça ayrıntılı biçimde yazıyorlar. Araplar ise destanları ve koşuklu anlatıları birbirlerine sözle aktarıyorlar. İşte birinci ilke bu: VII. yy Hicaz’ında tarih yazıcılığı öncelikle Yahudilere ait bir iş. Dolayısıyla Muhammed Peygamber’in yaşamı için en eski kaynaklara başvurduğunuzda eliniz mahkum, ister istemez bir Yahudi yazıcıya çarpıyorsunuz. Hangi Yahudi’ye? Fark etmez, Kuran’ı kesinlikle kabul etmeyen, Muhammed’i şarlatan, düzmeci, deli sayan (hala öyledir) bir Yahudi’ye. Bu demektir ki en güvenilir siyer kaynağına bile azımsanmayacak ölçüde çer çöp karıştırılmış, iftiralar ve uydurmalar sokuşturulmuştur.

Bunu bir Yahudi değil de Arap yapsa bile, o koşullarda bir kişiliğe mucizeler yakıştıracağında öyküneceği veya esinleneceği en güçlü kaynaklar Yahudi kitaplarıdır. Okuyanlar bu kitapların mucizeyle, akıl almaz olaylarla ve kehanetlerle tıka basa dolu olduğunu görürler. Anlatım tarzı olarak da Talmud, hadis kitaplarına benzer. Altı büyük hadis kitabının bu kitaplardan yaptığı aşırmaların küçük bir listesi için Hadislerin Yahudi ve Hristiyan Kökeni yazıma göz atabilirsiniz. Veya bir siyer kitabı alıp bunları Yahudilerin kitaplarındaki öykülerle ve Kuran’ın anlattıklarıyla bire bir karşılaştırabilir, hangisine daha yakın olduğunu kendi gözünüzle görebilirsiniz. Veya bu çalışmayı benim yapmamı bekleyebilirsiniz…

2) Muhammed Peygamber’in Kendi Yazdıkları

Tarihe mal olmuş bir bilim adamını, bir politikacıyı veya kurgu yazmayan herhangi bir yazarı tanımak için öne kendi yazdıklarını mı okursunuz, yoksa başkalarının yazdıkları biyografilerini mi? Ne ilginç, söz konusu kişilik Muhammed olunca kendi yazdığı kitabı atlayarak başkalarının yazdıklarına yöneliyorlar. Muhammed’in sayısız biyografisini okuyan ve hala Kuran’ı kapağını açmamış birini tanıyorum. Geçenlerde birisi Muhammed’i yakından tanımak istediğini ve hangi siyer kitabını önerdiğimi sordu. “Kendi yazdığı kitaptan başlamaya ne dersiniz?” dedim. Kimi tanrıtanımaz bu noktada daha mantıklı davranıp Kuran’dan başlıyor, haklarını vermeliyim.

Kuran dikkatle okununca görülür ki, Kuran’ın Muhammed dediği kişi, kendisini izleyenlere Kuran’dan başka bir şeyi yazıp çoğaltmalarını öğütlemiş olamaz. Hatta bunu yapmamaları için onları iyice uyardığını bile çıkarsayabiliriz. Şu ayetleri dikkatle okuyalım:

“Eğer doğru sözlü iseler, onun benzeri bir hadis/söz getirsinler.” 52:34

Sözlükler Arapça hadis sözcüğüne söz, anlatı, söylev anlamı veriyor. Siyer, sünnet, hadis öyküleri birer anlatıdır. Muhammed’in Kuran dışında anlatısı yoktur. Kuran buna izin vermemiştir.

“Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu?” 29:51

“Oysa ayetlerimiz onlara açık kanıtlarla okunduğunda, Bize kavuşacaklarını düşünmeyenler, şöyle dediler: ‘Bundan başka bir Kur’an getir veya O nu değiştir!’” 10:15

Belli ki Muhammed’in yakınında Kuran’a bir şeyler eklemek isteyenler var. Sakın yanılmayalım, Yahudilerin hala var oldukları gibi bu insanlar da hala var.

“…Dininizi, bugün size olgunlaştırdım, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim.” 5:3

Demek ki din Kuran’da tamamlanmış, olgunlaşmış (ekmeltu). Muhammed’in başka kitaplar yazdırması gibi bir gereklilik zaten yokmuş.

“…Bundan sorumlu tutulacaksınız.” 43:44

Muhammed yanındakilere bunu söyledikten sonra kendi sözlerini veya başından geçenleri yazmalarını söylemiş olamaz, buna izin vermiş de olamaz. Eğer görevini gereğince yerine getirdiyse bunu yapmamaları için de onları uyarmıştır. Muhammed’in izinden gidenler onun kişisel sözlerini ve eylemlerini ancak sözle aktarmışlardır. Bu demektir ki bunların yazıya geçirilmesi, onun elçiliğini kabul etmeyenlerin işidir.

Geleneksel okuma Kuran’ın yalnızca adıyla andığı veya “Ey nebi!” diye seslendiği bölümlerin Muhammed’in yaşamı hakkında bilgi verdiğini varsayar. Kitabın başka bölümlerinde de Muhammed’in nasıl davrandığıyla ilgili pek çok bilgi vardır. Yer, zaman ve kişi adlarının bildirilmiyor oluşunu bir eksiklik olarak görmek hata olur. Sözgelimi Haman, Talut, Karun gibi kişilerin ve Mısır, Eyke gibi yerlerin adlarını veren Kuran Muhammed’in ilişki kurduğu kişilerin veya ayak bastığı yerlerin adlarını vermediyse buna gerek olmadığındandır:

“Ey iman sahipleri! Size açıklandığında canınızı sıkacak şeylerle ilgili soru sormayın. Kuran indirilmekte iken onları sorarsanız size açıklanır. Allah onlardan vazgeçmiştir. Allah Gafur’dur, Halim’dir. Sizden önceki bir toplum da onları sormuştu; sonra tutup hepsini inkar ettiler.” 5:101-102

Gelenekselcilerin gözden kaçırdıkları nokta Kuran’ın yap dediği her şeyi Muhammed’in yerine getirmiş olduğudur. Kendisinin ve onu izleyenlerin çekingenlik gösterdikleri (24:2), hata yaptıkları (8:67, 33:37, 80:1-10), yıldıkları ve güçsüz kaldıkları (4:104, 9:43, 17:73-75) yerlerde Kuran zaten onları eleştirmiş veya uyarmıştır. Peygamber kesinlikle hatasız değildir (48:2). Gösterilen istisnalar dışındaki her buyruğu gereğince uygulamıştır.

Kuran’ın Muhammed’in kendi sözü de olduğunu da kabul etsek, Tanrı sözü olduğunu da kabul etsek Kuran’la siyer kitapları arasındaki çelişkiler ortadadır. Yazara bağlılık öne sürenler yazarın yazdıklarına güvenmelidir, başkalarının yazdıklarına değil.

3) Kitaplılar’ın Kuran Bağlılarını Saptırma İsteği

“…Bundan başka bir Kuran getir veya onu değiştir.” 10:15

Kuran pek çok kez Kitaplılar’ın yani Yahudilerin ve Hristiyanların Kuran bağlılarını Kuran’dan ve gerçekten uzaklaştırmak isteklerinden söz eder. Bu dileklerini duayla Tanrı’ya havale etmiyorlar elbette, çalışıyorlar. Kuran’da dediler, çağırdılar türünde ifadeler önce eyleme, ikincil olarak da söze karşılık gelir.

“Kitap halkının nankörlük edenleri ve ortaklar koşanlar, efendinizden, size bir iyilik indirilmesini istemezler…” 2:105

“Kitap halkının çoğu, kendilerine gerçek açıkça belli olduktan sonra, içlerindeki kıskançlık yüzünden, inancınızdan sonra, sizi nankörlük etmeye döndürmek ister…” 2:109

“Kitap halkından bir küme, sizi saptırmak istiyor…” 3:69

Ey inanca çağırılanlar! Aslında, dini uğraş edinenlerin ve geçimlerini din üzerinden sağlayanların çoğunluğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah’ın yolundan alıkoyarlar. 9:34

Ayrıca 2:120,135, 3:98-106, 4:44, 5:64 ayetlerini inceleyiniz.

Kuran metni sabit, çakılı ve üzerinde oynama yapmak türlü nedenlerle olanaksıza yakın. Bu nedenle yukarıdaki ayette görüldüğü üzere inkarcılar için tek çıkış yolu Kuran’ın yanına başka kitaplar, dogmalar, inançlar, anlatılar koymaktır. Kuran’ın yanına elçileri ve Tanrı’yı anlattığını öne süren kitaplar koyduğunuzda, eğer Kuran okuru bu temel ilkeden habersizse, bunları da Kuran’la birlikte okuyor ve bu kitaplarda anlatılanları Kuran’da arayıp bulmaya çalışıyor. İki kitabın arasını bulduğunu sandığı her konu onun yanılgısı oluyor. Çünkü;

“Biz, Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık…” 6:38

“O, ayrıntılı olarak Kitap’ı size indirmişken, Allah’tan başka yargıcı mı arayacağım?… Efendinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlanmıştır.” 6:114-115

Ve Kuran’ın yanına koymaya çalıştıkları kitapların siyer kitaplarında görüldüğü gibi süslü ve çekici olacağı bildirilmiştir:

“Ve işte böylece, insan ve cin şeytanlarını her peygambere düşmanlar yaptık. Aldatmak için, birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar…” 6:112

Kuran’ın yanına Buhari’yi de koyabilirsiniz, siyer kitaplarını da, nüzul (indiriliş) nedenlerini de. Komünist Parti Manifestosunu da koyabilirsiniz, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ni de, fark etmez. Bir Kuran bağlısı olarak yaptığınız hata, bu kitapların başka kitaplardan ayrıcalıklı olduğunu düşünmenizdir. Bir Kuran bağlısı için yalnızca Kuran ayrıcalıklıdır. Kuran’ın yanına yaşamın bütününü koymalıyız.

Muhammed’in sözde yaşamını anlatan ve Kitaplılar’ın yazdıkları bir sürü kitap bulabiliriz. Bunların neredeyse hepsi geleneksel Müslüman kaynaklarda yer alan öyküleri yineliyor. Kötüleyeni de, öveni de… Daha Kuran’ın ve bu kitapların içeriklerini özenli, yöntemli olarak karşılaştıran ve siyer kavramını eleştirel ve bilimsel bir gözle inceleyen bir kitap görmedim. Bu çabayı gösterebilecek olanların herhangi bir siyer kitabını okumasında sakınca yok. Yapamayacak olanlar için en iyi siyer kitabı Kuran’dır.

Bir Cevap Yazın