Film İncelemesi: Petra Belgeseli

Muhammed Peygamber’in Ürdün’deki Petra kentinde yaşadığı, Mekke’nin aslında Petra olduğu konulu Türkçe altyazılı belgesel bir süredir çok izleniyor ve konuşuluyor. Bu konuda daha önce free-minds.org sitesinde ciddi bir makale okumuş ve ilgili forum başlığında gezinmiş, herhangi bir yargıya varmayı ertelemiştim. Yapımcı Dan Gibson, belgesel filminde Kuran’a neredeyse hiç girmiyor ama daha önce bilmediğim bir kaç noktaya dikkat çekiyor. Ana fikir, Muhammed Peygamber’in ve dolayısıyla İbrahim Peygamber’in ocağının (Kutsal Ev’in) Mekke değil, Ürdün-Filistin sınırındaki tarihi Petra kenti olduğu.

Bu benim için öncelikli bir konu değil. Bence Kutsal Ocak’ta ne yapıldığı, onun hangi kentte olduğundan çok daha önemli. Filmle ilgili notlarımı 114hareketi.org sitesinin forum sayfasına yazmıştım. Konuyla ilgilenenlere yararlı olabileceğini umarak buraya aktarıyorum.

Orijinal Mekke’nin Petra Olduğunun Filmde Sunulan Kanıtları ve Belirtileri

– İlk yapılan mescitlerde kıblenin yönü, gelenekçi kaynaklarda iddia edildiği gibi Kudüs değil Petra. İkisi birbirine çok yakın ama zamanın astronomları bu farkı hesap edebiliyorlar. Bu savı ayrıca inceleyeceğim.

– Mekke’nin kaydı tarih belgelerinde yok. Bilinen ticaret yolları üzerinde bulunmuyor. Petra ise bilinen bir ticaret durağı. Filme göre Petra’da eski Arap putlarıyla dolu bir mağara bulunuyor (Hira?). Kutsal Ocak’ın sınırlarını belirlemesi olası olan sınır taşları hala yerinde duruyor. Ayrıca Mekke’nin mancınıkla yıkıldığını yazan Taberi tarihini doğrularcasına mancınık taşları hala Petra’da duruyor. Kabe’nin yıkılması ve diğer tarih kitabı bilgileri Petra için daha uygun görünüyor.

– Hükümetlerin kitap yakma olayları İslam tarihinde sık görülüyor. Üstüne bir de Moğol istilaları sırasında yakılan kentler ve kütüphaneler eklenince, Petra’nın “Mekke” olarak kaydının yazılı eserlerde kalmamış olması mümkün görünüyor. Tersi de söylenebilir elbette. “Mekke’nin tarih kitaplarında kaydı yok çünkü Müslümanların çevre ülkelerden topladıkları binlerce belge yakıldı” da denebilir.

– Ne olduğu konusunda tutarlı bir açıklama yapılamayan Karataş’ın Mekke’de bulunması, buranın eski bir pagan tapınağı olduğu veya belgeselin iddia ettiği gibi paganlığa dönen sözde Müslüman hükümetin “kutsal ev olma hakkını” Petra’dan çaldığı iddiasını güçlendiriyor.

Belgeselde Bulunmayıp da Kuran’da Bulunan Belirtiler

– 3:96 ayetinde geçen “Bekke” sözcüğü. Tutarlı hiç bir açıklama getirildiğine rastlamadım. Aynı biçimde, 48:24 ayetinde geçen “Mekke” sözcüğü de tersine kanıt sayılabilir.

– “Yüzünü farklı kıbleye çevireceksin” ayeti (2:142). Kuran’ın tehdidinin de, müjdesinin de geçmişte gerçekleşmiş olması bir yana, bugünden sonra bir kez daha gerçekleşecek olması olasılığı beni hep düşündürmüştür. Eğer bundan sonra kalabalıklaşarak ağırlığını koyan bir Müslüman toplum olacaksa yeryüzünün herhangi bir yerinde, ayetin vaadinin gerçekleşmesi için bu topluluğun yüzünü Mekke’den başka bir yöne dönmesine tanık olunması gerekir. Bu çıkarıma iki itiraz geliyor bildiğim kadarıyla. Birincisi, bu yönün Kudüs olacağı. Kutsal Ev’in, yani Muhammed Peygamber’in evinin kuzeyde, Filistin’e çok yakın bir yerde olduğunu düşünenlerin zaten bu ayeti böyle yorumlaması beklenir. İkinci itiraz ise bu kıblenin bütünüyle mecaz olduğu. Yani kavramsal bir yönden söz edildiğini, fiziksel bir duruş olmadığını söylüyorlar. Her iki itirazı da gündemimden çıkarmıyorum. İkisi de olası. Gibson Kitap’tan habersiz olduğu için filmde buna değinmiyor.

– “Her gün Lut ülkesinin önünden geçiyorsunuz” ayeti (37:137-138, 15:76). Bugün Lut diye bilinen yer Hicaz’da değil, Filistin’de. Gibson Kitap’tan habersiz olduğu için filmde buna değinmiyor.

– Kuran’ın indiği yerde bulunuyor olması gereken yoğun Yahudi ve Hristiyan nüfusu. Bu yer daha kuzeyde olmalı. Bize aktarılan tarihe göre Mekke bu koşulları sağlamıyor. Kitaplıların yoğun bulunduğu yer kuzey Arabistan.

Orijinal Kutsal Ev’in Mekke’de Olduğunun Kanıtları ve Belirtileri

– 48:24 geçen Mekke sözcüğü. Ne kadar kanıt olabilir bilmiyorum. “Bekke” sözcüğü ile birlikte bulunması nasıl açıklanmalı, onu da bilmiyorum.

– 14:37 ayetine göre Kutsal Ocak’ın çorak bir yerde bulunması gerekiyor. Petra tarım arazilerine fazla yakın. Mekke bu tanıma daha çok uyuyor gibi.

– “Bu kadar kişi yanılıyor olamaz.” Bu bir kanıt olsaydı zaten Kuran dahil hiçbir şey okumazdık…

Gibson’un İlk Mescitlerin Yönüyle İlgili İddiaları

Gibson’un sitesi searchformecca.com’daki makaleye baktım. Makalede örnek verilen ilk camilerden bakabildiklerimin yönüne Wikimapia, Bing, Yandex, Google Haritalar gibi uydu haritalarından baktım. İzlenimlerim şöyle:

– Lübnan Baalbek camisi kesinlikle Petra’ya dönük değil. Daha çok güneydoğuya bakıyor. Petra ise güneybatıda.

– Yemen’deki en eski Sanaa camisi 335° kuzeybatı yönünde. Mekke, 325° kuzeybatıda. Petra ise 333° kuzeybatıda. Cami daha çok Mediye’ye veya Kudüs’e bakıyor.

– Kırbat El Minya (Khirbat Al Minia) sarayı kabaca 177° güneydoğu yönünde, eğer şuradaki çizim doğruysa: http://elseoritodemantorroto.blogspot.com/2013/08/tema-5.html Petra ise kabaca 181° yönünde bulunuyor. Mekke kabaca 163° yönünde.

– Çin’deki en eski mescit olan Ghuangzhou camisi (Huaisheng diye de geçiyor) Petra’ya dönük değil. Cami uydudan görünmüyor. Başka bir kaynakta verilen bilgiye göre yön çizgisi ikisinin arasından geçiyor ama Petra’ya daha yakın.

– Kudüs’teki ünlü El Aksa camisi Gibson’un dediği gibi 169° yönüne dönükse eğer, bu yön Petra değil. Petra yaklaşık 174° güneydoğuda. Mekke ise 160° güneydoğuda. Cami her ikisine de bakmıyor. Gibson’ın yazısında ısrarla Petra’nın matematiksel yönüne değinmediğine dikkat edin.

– Uydu haritalarında Şam’daki Emevi camisinin Mekke’ye dönük olduğu açıkça görülüyor. Neredeyse kusursuz, hesaba gerek görmedim.

– Lübnan’daki El Anjar sarayı kalıntıları çok keskin olmamakla birlikte gerçekten Petra’ya dönük. Ama güneydoğu yerine daha çok güneybatıya bakıyor. Yine de en ikna edici örnek bu. Uydudan rahatça görünüyor, Petra’ya hesap gerektirmeyecek kadar yakın. İkna ediciliği Mekke ve Petra ile arasında boylam farkının çok az olması. Yani Mekke’ye çevirmek isteselerdi doğrudan güneye baktırabilir veya çok az doğuya kaydırabilirlerdi diye düşünüyorum. Böyleyken batıya kayık yapılmış. Bunun bir hata olması çok zor görünüyor. Petra’nın daha batısında bir yere (Kudüs gibi) bakıyor da olabilir. Elbette bu varsayımları yaparken sarayın bütününün kıbleye çevrilmiş olduğunu kabul ediyorum.

– Gibson, Irak’taki Wasit camisiyle ilgili tartışma olduğunu söylemiş. Gibson şöyle bir alıntı yapmış başka bir kaynaktan: “Kıble kuzeyden 155 derecede. O yönde Petra var.” Bunu anlamadım. Wasit kentinde kuzeyden 155 derece döndüğünüzde ilgisiz bir yere, hatta neredeyse Mekke’ye geliyorsunuz. Ya yanlış alıntı yapıyor ya da coğrafi yönleri hiç bilmiyor.

Gibson, sitesinde çizdiği hiç bir resimde kentlerin yönünü matematiksel olarak göstermiyor. Bu bir sarı bayrak. Çünkü konu matematiksel. Camilerin tarihinden söz ederken sanki konuyla ilgisi varmış gibi Hristiyanların mağdurluğunu falan da ima etmiş. Bu da bir sarı bayrak. Petra, Hristiyan tarihinde önemli bir kent ve bir sürü peygamberin uğrak yeri gibi görünüyor. Ama biz adamın misyoner olup olmamasına göre kararımızı belirleyemeyiz. Kanıtlarını değerlendiriyoruz. Sonuç olarak ilk camilerin kıbleleriyle ilgili verdiği örnekler sağlıklı ve tatmin edici değil. Gibson dürüst olsaydı yukarıda verdiğim örneklerin Petra’yı da ıskaladığını itiraf ederdi, belgeselde de kırmızı yön çizgilerini Petra’da çakışıyor gibi göstermezdi. Gibson jeodeziye ve matematiğe yabancı olması yetmiyormuş gibi dürüst de değil.

Not: Uydu haritasının üzerindeki açıyı düzlem üzerinde hesaplayarak kıble yönünü bulamayız. Çünkü yeryüzü düz değil küre biçiminde. Bunun için doğru parçalarını kürenin üzerinde çizen bir yazılıma veya formüle ihtiyacımız var. Ben kestirme olsun diye verilen iki kent arasındaki en kısa uçuş çizgilerini çizen gcmap.com sitesini kullandım. Böyle bir yazı yazmayı tasarlamadığım için çalışma dosyalarımı saklamadım.

İlk mescitlerin kıbleleri filmde böyle gösterildiği kadar keskin odaklanmıyor.

Sonuç

Kesin kanıtın yokluğunda yargıya varmayı ertelemeyi sürdürüyorum.

“Orijinal Mekke”yi Aramanın Çekiciliği

Bu konuda vereceğimiz nesnel yargıya esas olmamalı ancak Mekke’nin Mekke olmadığına bir bölüm Müslümanları ikna etmenin politik sonuçları var. Tıpkı Müslümanları kadın-erkek eşitliğine, eşcinsel haklarına, hayvan haklarına, savaş karşıtlığına ikna etmenin politik sonuçları olduğu gibi. Kimi zaman yanlış bilinenleri düzeltmek niyetiyle yapılıyor gibi görünen işler yalnızca kafa karıştırmak amacıyla yapılır. Çünkü basın-yayın dediğimiz şeyin çağımızdaki varlığı insanların kafasını karıştırmayı müthiş kolay ve verimli bir gütme biçimi yapmakta. Batı, Kilise Reformu sürecinde Tanrı’nın nasıllığını tartıştı ve sonunda Tanrı’yla ilgilenmekten vazgeçerek bu “kafa karışıklığını” çözmeye karar verdi. 11 Eylül’le ilgili bin türlü kuramı yine 11 Eylül’ü yapanların adamları ortaya attılar ki insanların kafası karışsın ve gerçeği aramaktan yılsınlar. Basında İsrail’le ilgili dezenformasyon hiç tükenmiyor ki İsrail’le ilgili bir fikrimiz olamasın ve “her iki toplumu barış içinde yaşamaya çağırma” şaşkınlığına düşelim. 1970’lerdeki sol-sağ kavgası hakkında kafamızı iyice karıştırmak istediler. Öyle ki, kimin neyi kovaladığını çözemeyelim ve “sağ-sol kavgası dursun” gibi saçma şeyler söyleyelim. Aynı şeyi Kürt meselesinde yaptılar ve sonuçta “savaş dursun” diyen veya “politikayla ilgilenmekten” vazgeçen kafası karışık cahil kuşaklar yetişti.

Benzer bir sonucun Mekke konusunda ortaya çıkması, Kuran düşmanı olan Kitaplılar bir için zafer olur (dikkat edin Müslüman düşmanı demiyorum, arada çok büyük fark var). Kafa karışıklığıyla yılan Müslümanlar gerçek kıbleyi aramaktan vazgeçer ve kıble bilincini yitirirler belki. Böylece politik dirençleri ve Kitap’a bağlılıkları biraz daha kırılır.

Ama bu gerçekler bizi konuyu korkusuz ve soğukkanlı biçimde araştırmaktan alıkoymamalı. “İsrail’in adamcıkları bunlar, komplo kuramcıları, bizi bölmeye çalışıyorlar” sığlığına düşmek zorunda değiliz. Kötü niyetle başlatılan girişimler bile olumlu sonuçlar ortaya çıkarabilir.

Her hâlükârda, ben bu girişimlerin Kutsal Ev’in konumundan çok orada neyi bulmamız gerekip de bulamadığımız konusuna kafa yormamıza vesile olmasını dilerim.

Bağlantılar

Dan Gibson’un Türkçe altyazılı belgesel filmi: “Petra Was The Original Mecca” veya “Petra Belgeseli Türkçe” diye aratın.

Dan Gibson’un İngilizce kitabından yaptığım alıntıların kaynağı: https://www.quranite.com/makkah-is-the-centre-of-a-cult/

Layth Shaiban’ın free-minds sitesinde konuyla ilgili İngilizce makalesi: https://free-minds.org/where-was-mohammed

Shaiban’ın makalesinin Türkçe çevirisi: http://19.org/tr/muhammed-nerdeydi/

Bilim tarihi profesörü David King’in Gibson’u eleştirdiği İngilizce makalesi (onun da matematiksel çözümleme yapmadığına dikkat edin): https://www.academia.edu/37957366/KING_2018_-_The_Petra_fallacy_-_Early_mosques_do_face_the_Sacred_Kaaba_in_Mecca_but_Dan_Gibson_doesnt_know_how (uyduruk bir eposta adresi vererek üye olabilirsiniz)

Bir Cevap Yazın